Soğuk Savaş döneminde “güç”, dere tepe düz gitmeye hazır tanklar, nükleer füzeler, silâhaltındaki askerlerin sayısı gibi şeylerle ölçülüyordu. Endüstriyel gelişmişlik de, gücün diğer bir ölçütüydü.
Ortadoğu-Kuzey Afrika hattındaki isyan dalgasının yeni kırılma noktası Libya. Arkasından Suudi Arabistan gelebilir, fay hattı öninde sonunda Orta Asya’ya doğru ilerleyebilir. Aslında, Soğuk Savaş düzeninin yeni çöküntü alanları bunlar. Israrla sürdürülmeye çalışılan köhne bir düzenin artık tel tel dökülmesi sözkonusu.
Harvard Üniversitesi’nden siyaset bilimci Joseph Nye, gücü inceleyen bir akademisyen. Bir yandan, kendisi de güce hükmeden biri. ABD hükümetinin dış politikalarının oluşmasında sözü geçen, dünyaya Washington’un fildişi kulesinden bakan uzmanlardan biri. Nye, piyasaya yeni çıkan Future of Power (Gücün Geleceği) kitabında, iletişim olanaklarının artarak dünyayı yeniden şekillendirdiği günümüzde, “güç” kavramının nasıl bir tanıma büründüğü üzerine tezler ileri sürüyor.
16. yüzyılda güç, kolonilere hükmetmek ve altın ticareti anlamına geliyordu; İspanya’nın elindeydi. 17. yüzyılda Hollanda tacirlikle büyük bir güç oldu. 18. yüzyılda Fransa, güçlü ordusu ve döneme göre kalabalık nüfusuyla dünyanın önde gelen gücü idi. 19. yüzyıldaysa Britanya, güçlü donanması ve endüstriyel gücüyle sivrildi. 20. yüzyıl, teknolojik ve kültürel hegemonyasıyla bir Amerikan yüzyılı oldu.
Şimdiyse, gücün tanımı Soğuk Savaş döneminde olduğundan çok farklı. Eğer güç, istediğinizi gerçekleştirmek için başkalarını yönlendirebilmekse, bugünün “güçlüleri”, kitleleri peşinden sürükleyecek bir fikir rüzgârı estirebilenler. Yeni dönemde, güç artık devletlerin tekelinde de değil.
Halkın bilgiye ulaşımını sağlayan o kadar farklı araç gereç, kanal var ki; bilgiye erişim o denli hızlı ki, bireyin devletçe kontrolünü sağlamak neredeyse imkânsızlaşıyor.
Yazının devamını okumak için tıklayın.