Türkiye'nin Nabzı

Yeni müdahale senaryosunun adı Ovaköy

By
p
Article Summary
Türkiye Kürdistan’ı cezalandırmak için Habur’a alternatif olarak Ovaköy’den kapı açmayı planlıyor. Hedeflenen güzergâh Kürtlerin kontrolünde. Niyet kapının çok ötesinde.

Türkiye, Irak Kürdistanı'ndaki bağımsızlık referandumuna karşı önlemleri tartışırken bölgeye müdahale için eski bir senaryo yeniden masaya sürüldü. Ankara, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin kontrolündeki bölgeye açılan Habur Sınır Kapısı'na alternatif olarak Suriye-Irak-Türkiye sınırlarının buluştuğu noktada bulunan Ovaköy'den bir kapı açmayı gündemine aldı. Plana göre yeni kapı Irak merkezi hükümetinin kontrolünde olacak. Irak’a yapılan ihracat bu kapı üzerinden Tel Afer ve Musul'a ulaşacak. Hesapta Kürtler böylece baypas edilmiş olacak. Bu eskiden askeri ve ulusalcı çevrelerin önerdiği ama AKP iktidarının reddettiği bir plan. Ancak planı sunanlar Ovaköy'den Musul'un kuzeyine kadar olan yaklaşık 50 kilometrelik alanın Peşmerge’nin kontrolünde olduğu gerçeğiyle pek ilgilenmiyor. Irak merkezi hükümeti 1991'den bu yana Türkiye-Irak sınırının bir metrelik bölümünü bile kontrol etmiyor. Haliyle buradan kapı açılması Peşmerge’nin bertaraf edilmesini gerektiriyor.

Referandumdan geri adım atmayan Kürtleri yaptığına pişman etmek için ablukalarla aç bırakmaktan bahseden ama sadece Kürdistan değil Irak’a yapılan ihracatın neredeyse tamamının geçişini sağlayan Habur Sınır Kapısı’nı kapatmayı da göze alamayan hükümet köpürttüğü öfkeye denk gelecek somut bir adım olarak Ovaköy senaryosunu yakın plana aldı. Bununla ilgili açıklama Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’den geldi. Bakan "Habur'a alternatif kapı için çalışıyoruz. Nusaybin-Ovaköy, Habur'a alternatif olacak. Ovaköy'ün seçilmesinin temel nedeni Kürt Bölgesel Yönetimi'ni baypas etmek." dedi. Tüfenkci Nusaybin’den bahsedince insanlar otomatik olarak “Kapı Suriye’den mi açılıyor, bu nasıl olur?” diye sordu. Çünkü Nusaybin, Suriye’nin kuzeyinde Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) kontrolündeki Kamışlı’nın karşısında yer alıyor. Halbuki beş-altı hanelik bir köy olan Ovaköy, Nusaybin’e değil Silopi’ye bağlı. Habur’un 15 kilometre batısında, Suriye sınırının da hemen dibinde yer alıyor.

Bakana göre güzergâh şöyle olacak: "Ovaköy sınır kapısının hemen ardından Irak'ın Dayrabun kasabası üzerinden Dicle Nehri’nin batısına geçilecek. Türkmen nüfusunun yoğun olarak yaşadığı bölge kullanılacak. Böylece Irak Kürt Bölgesel Yönetimi izole edilmiş olacak. Kurulacak yeni ticaret hattı doğrudan Telafer'e gidecek. Dolayısıyla Kürt Bölgesel Yönetimi'ne giriş-çıkış vergisi ödenmeyecek. Hat, Telafer'den sonra Musul'a ardından da Bağdat'a uzanacak. Bu yöntemle Zaho ve Duhok kentlerinden geçmeye gerek kalmayacak. (Sınır) iki-üç ayda da açılabilir, biraz zaman da alabilir. Irak tarafındaki yolların iyileştirilmesi ve o koridorun da güvenliğinin sağlanması gerekiyor."

Türkiye’nin eski Erbil Başkonsolosu Aydın Selcen hükümetin mantığını sorgulayarak Al-Monitor’a şu değerlendirmeyi yaptı: “Ovaköy civarından bir kapı açarak Telafer'e uzanmak düşüncesi 2003 sonrası ülkemizin Irak'a asker konuşlandırması görüşülürken de gündemdeydi. Ankara, Türkiye-Irak sınırının 1991'den bu yana tümüyle Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) denetimine girmiş olmasını kabullenemedi. KDP'nin başlıca gelir kaynağının Habur olduğu değerlendirilirdi. Bugün de özellikle Rojava bağlamındaki gelişmeler ve tabiatıyla bağımsızlık referandumu bağlamında aynı saiklerle hareket ediliyor.”

Zaho ve Duhok’u baypas eden bu güzergâh üzerinde Rabia, Zummar ve Şengal gibi bölgeler var. Hepsi de Kürdistan yönetiminin kontrolü altında. Kürdistan’ı aç bırakmayı hedefleyen yeni bir güzergâh oluşturma planı için Erbil’in rızası olmayacağına göre Peşmerge’nin bölgeyi kendiliğinden boşaltması da zor gözüküyor. Bu durumda plan çatışma riski taşıyor demektir. Koridor açılsa bile uzunluğu yaklaşık 70 kilometreyi bulan yolun güvenliğini sağlamak da ciddi bir askeri yığınağı gerektiriyor. Ankara bütün bunları göze alıyor mu? Bu sonunun yanıtı şimdilik belirsiz.

Irak, Türkiye’nin 2016'da 7.6 milyar dolar ile en çok ihracat yaptığı üçüncü ülkeydi. Bu rakam toplam ihracatın yüzde 5.4'üne tekabül ediyor. 2017'nin ilk sekiz ayında Irak’a ihracat 5.6 milyar dolara ulaştı.

Bu rakam İslam Devleti’nin (İD) Musul’u alarak yarattığı güvenlik sorunlarından önce, yani 2013’te 12 milyar dolar civarındaydı. Türkiye-Irak Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (TISİAD) verilerine göre ihracat sektörünün Habur’dan Irak’a gönderdiği kamyon ve TIR sayısı yıllık 700 bin civarında. Sınırdaki birçok ilin ekonomisi büyük oranda Irak’la yapılan ticarete bağlı.

Habur’dan geçen malların yüzde 45’inin Kürdistan’da, kalanının Irak genelinde satıldığı belirtiliyor.

Mesele sadece Kürdistan’a abluka uygulamak ve gümrük gelirinden mahrum etmek mi? Esasen bu güzergâh alternatif sınır kapısı olmanın ötesinde Ankara’nın Irak’taki gelişmelere müdahale için sürekli aklından geçirdiği bir güvenlik koridoru. Bu güzergâh üzerinde Ankara’nın rahatsız olduğu bir takım gelişmeler yaşanıyor. Suriye sahnesinde Tel Abyad’dan girip Rakka operasyonuna ortak olma önerisinde olduğu gibi, Musul ve Tel Afer’deki süreçlere katılma senaryosunda da Silopi’den girip kestirmeden güneye inme hevesleri hep olageldi. Burada müdahaleci aklın dayanağı Tel Afer, Musul ve Kerkük’teki “Türkmenleri koruma” iddiası. Geçen bir yıl boyunca Suriye’de YPG’yi, Irak’ta Haşd El Şaabi’yi operasyondan dışlama amacıyla bu senaryolar üretildi. Daha sonra bu güzergâh Şengal’de PKK’nin artan etkisini kırmak için düşünülen harekât planlarının bir parçası oluverdi. Türkiye son zamanlarda Kerkük’te taraftar sayısını artıran PKK’nin Şengal’deki gibi İD’in olası bir saldırısıyla oluşacak türbülansta kendini ortaya koyup kentte daha fazla güçleneceği senaryosuyla da yakından ilgileniyor.

Ovaköy tartışmasına paralel olarak iktidar medyasının dili niyetin kapı açmanın çok ötesinde olduğunu gösteriyor. Yeni Şafak gazetesi “Barzani, 2005’teki Irak Anayasası’yla kendisine tahsis edilen özerk bölgeyi 13 yılda tam yüzde 80 büyüttü. Bu süre içerisinde Kerkük, Musul, Tuzhurmatu, Diyala, Sincar başta olmak üzere bin 500 bölge Peşmerge tarafından işgal edildi. Ankara ve Bağdat’ın halen resmen Irak toprağı olan bölgeye müdahalesi bekleniyor.” deyip müdahale çağrısı yaptı.

Aynı gazete PKK’nin Şengal’i ikinci Kandil yaptığını ve Kerkük’te cirit attığını öne sürerek “Peşmerge’ye PKK muamelesi” başlığıyla Türkiye’nin tehdit algısının artık değiştiğini de yazdı: “Kuzey Irak'a operasyon hazırlığını sürdüren Mehmetçik, bölgedeki PKK'lılara göz yuman Barzani güçlerini de artık tehdit olarak görüyor. Irak'taki TSK üsleri alarm durumuna geçti. Harekât başladığında, üslere yaklaşan Peşmerge de tıpkı PKK'lılar gibi etkisiz hale getirilecek.”

Türkiye gazetesi ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 4 Ekim’deki Tahran ziyaretinden sonra Irak ordusuyla birlikte Fişh Habur’dan (yani Ovaköy tarafından) tartışmalı bölgeleri geri almaya yönelik müdahalenin başlayacağını iddia etti: “Irak ordusunun kuzeyden ve güneyden toplamda 13 bin askerle operasyona katılması bekleniyor. 12 Ekim’den sonra başlatılması planlanan operasyona göre TSK, operasyonun ilk aşamasında Irak’a girmeyecek. Operasyonun ardından bölgede Türk malları veya vatandaşlarının güvenliğini sağlamak üzere Semelka-Fişh Habur hattında bir askeri üssün kurulması gündemde. Başika üssü de aktif kullanılacak.”

Erdoğan’ın Meclis’in açılışı sırasında komutanlara “Biz her an hazır olalım her şeye” demesi, komutanların da “Hazırız” cevabını vermesi Ankara’nın olası müdahale için fırsat kolladığı anlamına geliyor.

Bu bölümlerde bulundu: türk-kürt çatışması

Al Monitor-Türkiye’nin Nabzı bölümünün yazarlarındandır. Farklı gazetelerde çalıştıktan sonra uzun süre Radikal gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu editörüydü. IMC TV’de dış politika programı ‘SINIRSIZ’ın daimi yorumcusuydu. Türk dış politikası, Kafkasya, Orta Doğu ve Avrupa Birliği konularında uzmanlaşmıştır. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde: IŞİD” adlı kitapların yazarıdır. Twitter: @fehimtastekin

x